![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
![]() ![]() ![]() |
Ülke gösterilerine ait bu ilk günün akşamı Kore Okçuluğu ile ilgili kısa bir program vardı. Koreli yay ve okçu ustaları hünerlerini sergilerken, Almanya'dan Karl Zeilinger aydınlatıcı bilgiler aktardı. Ayrıca Avustralya'dan Bede Dwyer, ilk gün gösteride kullandığı "mecra"nın kullanımı hakkında önemli bilgiler verdi. Mecra, tıpkı bizdeki "siper" gibi görece kısa okları atmak için, çekiş mesafesini artırmaya yarayan bir gereç.
|
![]() |
![]() |
1 Numaralı hedef (Amerikan Saha Hedefi): 20 m'ye dikilen üç boyutlu geyik modeli idi. Kardiyak bölge 3, gövde 2, kafa veya bacaklar 1 puan idi. | 2 Numaralı hedef (Macar Hareketli Hedefi): 40 m mesafede, 7 m'lik yatay bir ray üzerinde sağa ve sola hareket eden dairsel bir hedefti. Bütün hareketi 15 sn'de tamamladığından 4 oku bu sürede atmak gerekiyordu. 80 cm çaplı hedefte merkez sarı 3, orta kırmızı halka 2 ve mavi alan 1 puandı. |
![]() |
![]() ![]() |
3 Numaralı hedef (Japon Hedefi): 60 m'ye dikilen 1 m çaplı hedefte merkez beyaz 3, orta çember 2 ve sınır çizgisi 1 puandı. | 4 Numaralı hedef (Moğol Hedefi): En
zorlu ve ilginç hedeflerden biri olan Moğol Hedefinde 8 cm
çapında ve yüksekliğindeki toplam 65 silindirik sepet, 3 sıra
halinde 80 m mesafeye dizilmişti. Ortadaki kırmızı silindirleri
vurmak 3, biraz dışarıdaki beyaz silindirleri vurmak 2 ve en dış
tarafta kalan diğer silindirleri vurmak ise 1 puan getiriyordu.
Yerden ancak 24 cm yükseklikte yer alan bu hedefe en kolay topuz
uçlu oklarla atış yapılabiliyordu. Zira 2,5 m önüne çekilen hat
içinden sekip vuran oklar da puan getiriyordu. Bizim oklarımız
toprağa değdiği anda saplandığından çok iyi hedef alıp atmamız
gerekti. |
![]() |
5 Numaralı hedef (Kore Hedefi): 120 m mesafedeki 2,65 m yükseklik ve 2 m enindeki Kore hedefi de zorlu olanlardandı. Orta kırmızı daire 3, siyah kareler 2 ve beyaz bölgeler ise 1 puandı. Bu hedefe 5'er ok atıldı. |
Tüm grupların yarışmaları tamamlaması 4. günün sonuna dek sürdü. Hedeflerin zor olması ve katılımcıların tümünün pratisyen okçu olmaması nedeni ile pek çok kişi müsabakadan puan alamadı. Fakat elbette asıl amaç yarışmak değil, okçuluk kültürünü paylaşmaktı (Türk ekibinden M. Özeri 8, Z.M. Ateş 7 ve Y. M. Aksoy 2 puan çıkardı).
Bu arada müsabaka alanında her ülkeye ayrılan stantlarda, temsilciler ile sohbet etmek, malzemelerini incelemek, Kore'nin yöresel yemişlerinden tatmak mümkündü. Biz de Türkiye standında koyu sohbetler eşliğinde yeni dostluklar tesis edip okçuluğumuzu tanıtma fırsatı bulduk. Bunun yanında Dr. Aksoy ile tüm ülke stantlarını tek tek gezerek ayrıntılı malzeme fotoğrafları aldık, fikir alış-verişinde bulunma fırsatı yakaladık.
Sohbet ve bilgi alışverişinin en güzel olduğu anlar elbette konakladığımız BTC Akademi'deki yapılan akşam sohbetleri idi. BTC Akademi, sporcuların kalması için planlanmış, son derece modern, temiz ve büyük bir tesis. Fakat odalara tıpkı Türk evlerine girildiği şekilde ayakkabısız giriliyor. Bize yakın gelen bu mekanlarda özellikle Koreli dostlar ile Kore ve Türk yayı arasındaki muazzam benzerliği etüd etme ve inceleme fırsatı yakaladık. Yay yapımı, kurulması ve tımar edilmesi ile, yaylar arasındaki benzerlikler şaşırtıcı idi. Ayrıca diğer ülkelerden gelen katılımcılar ile tanışma ve ilişkileri ilerletme fırsatını yakaladık. Festivalin Türk ve dünya okçuluğu açısından son derece verimli olduğunu eklemeliyim. Bol bol fotoğraf, video ve belge alışverişinde bulunduk
30 Eylül, hazırlanan bilimsel makalelerin tebliğ edileceği gündü ve sabah kahvaltı sonrası Seminerin yapılacağı binaya doğru yola çıktık. O gün ayrıca Milli bayramımız olan Ramazan Bayramı'nın da ilk günü idi ve daha geceden bunu bilen pek çok dost bizi kutlamıştı. Biz de inançlarımız gereği bunun sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın bayramı olduğuna inandığımızı kendilerine söylemiştik.
Türk Okçuluğu konusunda engin bilgi sahibi Bede DWYER
(Avustralya) ile Türkiye'den Y. Metin AKSOY ve Z. Metin ATEŞ
Yapılan 15 adet sunumun 3 tanesinin Türkiye'den yapılmış olması bir başka gurur kaynağı idi. Sunumlar sonrası katılımcılar ayrıca gelerek tebriklerini ilettiler. Biz de Türk ekibi olarak yazarlarından izin aldığımız sunumları sayfamızda yayınladık (Sunumlara buraya tıklayarak erişebilirsiniz).
1 Ekim gününün tamamı, civar şehirde yapılacak geziye ayrılmıştı. Kusursuz organize edilen etkinlik, hediyeler ve Kore misafirperverliği ile daha da güzelleşti. Tarihi Gyeongju şehrine yapılan yolculukta ilk durak Bulguksa tapınağı idi. Bu dingin şehirde gezmek ve Kore mimarisinin tarihi örneklerini görmek çok güzeldi. Tapınakta Ja-ha-moon (Altın-mor-kapı), Gwon-eum-jon (Avalokitesvara'nın türbesi) gibi mekanları görme fırsatı yakaladık. Ardından alınan öğle yemeğinin ardından durağımız Gyeongju Ulusal Müzesi oldu. Uzak doğu sanat ve savaş malzemelerinin örneklerinin sunulduğu müzede bol fotoğraf çektik ve elbette muhabbet ettik. Ardından son durağımız, okyanusa kıyısı olan bu şehrin sahiline inmekti. Buradaki manzarayı da bir müddet izledikten sonra turumuz noktalandı ve Akademiye geri döndük.
Akşam hazırlanan muhteşem ödül türeni ve gala yemeği ile Kore misafirperverliği doruk noktasına ulaştı. Müsabakalarda ilk 5 derecenin yanı sıra, en yaşlı okçu, en genç okçu, en iyi yöresel kıyafet, en iyi geleneksel yay, en iyi geleneksel ok, en iyi sunum ve popülarite dallarında ödüller verildi. En iyi geleneksel yay ödülünü, genel olarak Türk yayı aldı. Ayrıca tüm ülkeler geleneksel okçuluk malzemelerini, bir adet Kore yayı ve okları ile değiş tokuş etti. Bir Türk yayı ve Adnan Mehel yapımı oklardan oluşan hediyeyi Türk ekibi adına teslim ettim. Şansıma 26 librelik oldukça zayıf bir Kore yayı düşmüştü. Fakat daha sonra en iyi yöresel kıyafet ödülünü de alan zarif Slovak kuzenler, değişimde kendilerine düşen 60 lb'lik yayı seve seve benimkiyle değiştirdiler.
Ardından yakılan ateş başında şarkılar söylenirken, İsveçli müzisyen dostumuz Anders Wihk ile bestesini çok iyi bildiği "Dağ Başını Duman Almış" marşını söyledik. Bestesi İsveççe "Tre trallande jäntor" şarkısından alınmış marşın güftesini kimse bilmemesine karşın mırıldanarak ortak oldular. Bu, farklı dili konuşan fakat aynı ortak paydada bir araya gelen topluluğun amacını gösteren güzel bir örnekti.
Uçağımızın kalkacağı günün gecesinde de sohbetler geç saatlere kadar sürdü. Bavullar toplandıktan sonra 2 Ekim öğlen Akademi'nin önünde başlayacak olan yolculuğumuz 36 saat sonunda İstanbul'da nihayetlenecekti.
Kore'nin dünyanın geleneksel okçuluk merkezi olacağı öngörüleri geride kaldı gibi görünüyor. Çünkü Kore şimdiden geleneksel okçuluğun merkezi durumuna gelmiş durumda.
(Festival ile ilgili tüm fotoğraflara buradan erişebilirsiniz)
Kaynak belirtmek şartı ile içeriği kopyalayabilirsiniz. Kemankeş® markası tescillidir ve tüm hakları saklıdır. |