Kemanger adaylığımda üç yılın muhasebesi - 2 (Y. Metin Aksoy)
E-Posta:

Kemanger adaylığımda üç yılın muhasebesi - 2

Y. Metin Aksoy - 29 Aralık 2008 Pazartesi

Yazının ilk bölümü için tıklayınız

Bir işi ustasız öğrenmek ne kadar zormuş... Ağaçları kaynatarak bükmeye çalışırken kırıyordum. En büyük sıkıntıyı burada çektim. 1,5 cm üzerindeki kalınlıkları bükemiyordum. Bu nedenle ikinci yayımın da kasanını lamine yaptım. Cem Dönmez'in anlattığı teknik çok uzun sürdüğü için bana uygun değildi. Kendisinin de tekniğini geliştirmesi 5 ay sürmüştü. Başka şeyler bulmalıydım. Bir marangoz arkadaşım, günümüzde bu işi yapan buhar makineleri olduğunu söylediğinde bu konuda araştırma yapmaya başladım.

İnternetten ağaç bükme dersi veren iki hoca bularak kendilerinden yardım istedim. Hocalardan birisi artık çok aşina olduğum bir şekilde gayet ekâbir ve engelleyici davrandı. İ.Ü. Orman Fakültesinden Prof Dr. Nusret As bey ise gayet nazik ve ilgili idi. Daha sonra bir öğrencisine Türk Yayı yapımını tez konusu olarak verdi. Bence bu olay kültürümüze sahip çıkma hususunun bir üniversite tarafından da sahiplenilmesi açısından milat durumundadır. Bu nedenle Prof. Dr. Nusret As Beyefendiye bu sayfalardan ayrıca teşekkür ederim. İnternetten araştırarak basit bir buhar aparatı yaptım. Sonuç, şaşılacak derecede başarılı olmuştu. Sevincimi Nusret Beyefendi ile paylaşmıştım. Bu arada yay yapımı devam ettiğinden kızağa koyduğum 2. ve 3. yaylar da lamine kasanlı olmuşlardı. Bu yaylardan "Koreli" adını verdiğim yayı asa gezinde 60. santimde bırakıp gitmiş ve ertesi gün atölyeye girdiğimde kırılmış olduğunu görmüştüm. Bu da bana alıştırılmakta olan yayın sıcaklık değişimlerine karşı ne kadar hassas olduğunu acı bir şekilde öğretti.

Sıcaklık farkından dolayı mevta olan "Koreli" Büktüğüm ilk kalın ağaç

Günler geçiyor ve ben çalışmalarımın tüm sonucunu Kemankeş grubu ile paylaşıyordum. Murat Özveri doküman, Erhan Kaşkaya deri gönderiyor, Yılmaz Cebecioğlu boynuz bulabileceğini bildiriyor (hala bekliyorum Yılmaz Bey), hiçbir şey yapamayan ise teşvik ve takdirlerini belirtiyordu. Kendisini bana asistan ilan eden makine mühendisi Süleyman Ulaşoğlu

Çamlıbel de Ulaşoğlu'nun yayı atışta. Solda Metin Orhan
için akasyadan bir yay yapıyor ama ölçüyü kaçırdığımız için "kepaze" olarak düşündüğümüz yay bizi kepaze ediyordu. O yayı Çamlıbel'de Metin Orhan'ın ve Hilmi Arıç'ın (sonradan Türkiye'nin ilk atlı okçusu olacaktır) katılımıyla yaptığımız menzil atışlarında denediğimizde, yayın Kore menşeli sentetik Samick'lerden hiç de aşağı kalmadığını gözlemledik. Şimdi bu yay Sivas'ta Hilmi Arıç'ın "menzil kemankeşi" olarak yetiştirdiği bir pehlivan tarafından kullanılıyor. O etkinlikte tanıştığımız Hilmi Arıç ile sonradan Türk Okçuluğu ile ilgili sık sık bir araya gelecek ve kafa yoracaktık. Hilmi kardeşimizi Metin Orhan keşfetmiş, ok atmayı öğretmiş, hatta at üzerinde ok attırarak Türk Atlı Okçuluğunun temellerinin atılmasına vesile olmuştu. O tarihte Cumhuriyet Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi olan Hilmi Arıç'tan akademik anlamda çok şey bekliyorum.


Selcen Hatun'un ömrü iki ay oldu

Koreli'nin hemen arkasından yaptığım "Selcen Hatun" sebebini anlayamadığım bir asimetri kusuru ile tamamlanmıştı. Diğerleri gibi bu yayı da iki aylık bekleme süresinden sonra açmıştım.Umduğumdan hızlı ve ümit verici olan bu yay da burkulma sorunu yüzünden iki ay sonra kırılınca moralim cidden bozulmuştu. Muayenehanemi kapattığım için atölyeyi Sanayi Çarşısında bir yere taşımıştım. İşler çok kötüye gitmiş, yazın korkunç sıcak, kışın çok soğuk olan bu yer nedeniyle çalışmalarım bir yıla yakın süreyle durmuştu.

Bir yıl sonra bodrum katında atölyesi olan yeni evime taşındım. Son kırılan yay moralimi bozmuştu. Daha rahat bir yay yaparak moral bulmalıydım. Hilmi Arıç ile uzun zamandır Selçuklu Dönemi yaylarının nasıl olduğu konusunda fikir teati ediyorduk. Sonuçta onun bulduğu bir minyatür üzerinden yola çıkarak yeni bir yay yaptım. Yay gayet rahat atımlı olmuştu. "İleride kuracağımız bir bayan takımında kullanırız" düşüncesiyle siniri iki kat ve boynuzu ince döşedik. Biraz Moğol havası olmakla beraber yay, özgün bir şey olmuştu. Gerçek Selçuklu yayı bir gün bir kazıdan çıkıp gelene kadar bu yayı "Selçuklu" olarak adlandırmaya karar verdim. Sonradan yapım hatası nedeniyle meremmet etmeme rağmen halen hedef atışı ve eğitim amaçlı kullanıyoruz. İlk fırsatta daha iyisini yapmayı planlıyorum.


Selçuklu' yu hala başlangıç yayı olarak kullanıyoruz

Bir gün, kendini bu işe veren tam bir kemanger hamisi güzel insan Metin Orhan, elinde Mustafa Kani Efendi'nin Telhîs-i Resâilü'r-Rümât'ı ile tekrar çıkageldi. Osmanlıca bilen bir arkadaşla yay yapım kısmını tercüme ettik ve Kemankeş grubuna gönderdik. Kitaptan çok faydalanmakla beraber yay işinden hiç anlamayan birinin gözlemiyle yazılmış olduğunu düşündüren hatalar vardı. Kitabın tamamının tercümesi için tarihçi bir arkadaşa teslim ettim. Bir yılı geçti hala haber yok.

Selçukludan sonra işler yine yolunda gitmedi. Akçaağaç yokluğu nedeniyle Ankara'lı bir keresteciden aldığım ve onun Rus Akçası olduğunu iddia ettiği bir ağacı kabza olarak kullandığım bir yay, halka yaparken kabza dibinden, bir diğer yayım daha tepeliğe alırken sal ortasından kırıldı. Otopside boynuzu düzeltirken yaktığımı fark ettim. Bunların hemen ardından 6 ay beklettiğim çok iddialı bir yayımın boynuzu da tepeliğe alırken delamine oldu (kat kat ayrıldı).

Tüm bu boynuzlar yerli hayvanların eğri büğrü boynuzlarından binbir zorlukla düzeltip kullandığım boynuzlardı. Muhtemelen düzeltirken yakmıştım. Sonuçta çok kaliteli olmadıkça yerli boynuz kullanmamaya karar verdim. Delamine olan boynuzu 1 mm ye kadar düşürüp yayı kurdum. Çok şirin bir şey olmuştu. Hatta bir arkadaş "cebine koy git" demişti. Ama yay beklediğim performansı göstermedi. Kendisini ATARN'dan tanıdığım Adam Karpowicz'e yazarak fikrini sordum. Adam'dan aldığım fikirle yayın tüm sinirini söküp tekrar sinir vurdum. Şimdi halkasında, bir yıllık uykusunda...

Nazikçe soruma cevap veren Adam, benden yazacağı kitap için önceden çekip ATARN'a yolladığım yay tomografilerini istedi. Böylece kendisiyle uzun zaman devam etmesini temenni ettiğim bir diyalog başlatmış olduk. Adam sayesinde çektiğim tomografilerin daha dünyada ilk kez yapıldığını öğrenecek ve bunu daha sonra Kore'deki uluslararası bir seminerde sunacaktım. Kore organizasyonunu yapan ve gitmek için beni ikna eden Metin Ateş sayesinde hem ülkemizi temsil etme şerefine nail olup hemde güzel arkadaşlar edindik. Bu tomoğrafiler bana ve diğer yay yapımcılarına eskilerin tarzında yay yapabilmek için daha çok uzun zaman çalışmamız gerektiğini de öğretmiştir.


Boynuzsuz yay (Celibon)

Yaklaşık bir yıl önce Metin Orhan Hoca'nın teşviki ile ebay'dan bir Türk yayı aldım. İlk açık arttırmaya birlikte katılmış ve yayı 1350 dolara birine kaptırmıştık. Telefonun öbür ucundan Metin Hoca arttırmada isteksiz davrandım diye çok kızmış ve yayın gittiğine çok yanmıştı. O kadar kızdı ki yanında olsam telefon kablosunu boynuma dolar ve asil kanım zayii olmasın diye beni kan dökmeden boğardı. Ama yay dönüp dolaşıp daha ucuz bir fiyata elime geçti. Onu da tomografiye soktum. Hızımı alamayıp derisini de kaldırarak eski teknikler konusunda hayli fikir sahibi oldum. Bundan böyle yaylarıma onu model almaya karar verdim. Son olarak, sentetik yaylara alternatif olup olmayacağını merak edip bir tane boynuzsuz yay yaptım. Yay çok rahat atımlı oldu. Onu at üzerinde ok atması için Hilmi Arıç'a verdim. Rahat çekimli bu yaya Sivaslılar "Celibon" adını vermişler.

2008'in Eylül ayında katıldığım Kore Dünya Geleneksel Okçuluk Festivalinde Adam Karpowicz'in yapmış olduğu bir puta yayı gördüm. Yay, yarışmalarda kullanmak için çok kuvvetli idi. Sahibinden öğrendiğim kadarıyla kirişlendikten sonra burkulmaması için özen gösterilmesi gerekiyordu. Bu nedenle kendim veya ilerde Kore benzeri yarışmalara katılmak isteyenler için çekiş ağırlığı en fazla 25-30 kg olan hızlı yaylara ihtiyaç olacağını düşünerek ilk fırsatta bu iş için uygun olacağını tahmin ettiğim Kırım-Tatar yayını da diriltmeye karar verdim.

Bu üç yılın sonunda elimde çalışan üç, halkada iki yayım var. Sekiz yay denemesinin 5 ini başarmış, ikisini yaparken, ikisini kullanırken kırmışım. Üç yıldır elimde hiç ciddi bir Türk yayı yok ama sekiz yaylık bir bilgi birikimi var. Yanlış ağaç seçimi ve kötü boynuz yüzünden kırılan son iki yay, tamamen elimdeki eski yayın kopyaları idi. Bu nedenle kemanger adaylığımın bundan sonraki kısmı için bazı kararlar aldım:

Birincisi mecbur kalmadıkça ithal boynuz kullanacağım. Paraya kıyıp gayet kalın manda boynuzları getirttim ve şimdi bunlarla yay yapacağım.

İkincisi ise hiçbir yay halkasını bir yıldan önce açmayacağım.

Metin Ateş'in bu yazıyı okuduğunuz sitenin de yer aldığı okçuluk ağını kurması, okçuluk kültürümüzün gelişimine olduğu kadar yay yapımı işine de ciddi bir ivme kazandırdı. Okçuluk camiası internet sayesinde hızla genişledi. Siteden etkilenip kemanger adayı olmaya niyetlenen beş kişi ile yazışmaya başladık. Bir tane de Tokat'tan el becerisi çok iyi olan bir arkadaş geldi. Sonuçta Türk Yayının Türkiye'de yeniden doğması çalışmalarında tünelin ucundaki ışığı gördük. Bir gün okmeydanları yeniden kurulacak ve şemendamlılar, tarzı haslar yeniden uçacak, reis-ül meydanlar gülbanklar okuyup kabzalar verecekse, bizim bir çok gavsi yetiştirmemiz lazımdır. İnşallah önümüzdeki yıllarda birçok kimsenin yay yaptığını, yayların kabza aldığını görecek ve hep birlikte sevinç gözyaşları dökeceğiz. Ben bu uğurda üstüme düşen her şeyi canla başla yapacağım konusunda tüm kemankeş camiasına söz veriyorum. Artık hiçbir şey işe başladığımız zamandaki gibi kasvetli, karanlık ve can sıkıcı değil. Yaşasın Türk Okçuluğu. Yaşasın kemankeş ve kemangerler. Yaşasın emeği geçenler ve destek verenler.

Tokat'tan selam, sevgi ve saygılar.


Y. Metin Aksoy yazıları

Son Yazılar
  • Federasyonun Qinghai Seferi (Kemal Cebecik)
  • 5. Dünya Geleneksel Okçuluk Festivali (WTAF), Kemankeş ve Türk Okçuluğu Birliği (Y. Metin Aksoy)
  • Ok, Yay, Puta ve Ben (Özlem Uçan)
  • Vakıflar Haftası ve Okmeydanı (Z. Metin Ateş)
  • Türk Tipi Örme Zırh Yapımı (Gökmen Altınkulp)
  • Ok ve Yayın Türk Devlet Geleneği ve Hakimiyet Anlayışındaki Yeri (Erkan Göksu)
  • İstanbul'un Fethine Davetlisiniz (Kemankeş Arşivi)
  • Başkurtlar Hakkında (Azat Kuldevlet)
  • Bazı ağaç odunlarının fiziksel özellikleri (İlkay Demirhan)
  • Törökbalint günlüğü (Şafak Tavkul)
  • Bursa'da okçuluk (Ahmet Tepehan)
  • Kaynak belirtmek şartı ile içeriği kopyalayabilirsiniz. Kemankeş® markası tescillidir ve tüm hakları saklıdır.