5. Dünya Geleneksel Okçuluk Festivali (WTAF), Kemankeş ve Türk Okçuluğu Birliği (Y. Metin Aksoy)
5. Dünya Geleneksel Okçuluk Festivali (WTAF), Kemankeş ve Türk Okçuluğu Birliği
Y. Metin Aksoy - 07 Ekim 2011 Cuma
23 Eylül 2011 tarihinde başlayacak olan 5. WTAF a Türkiye’yi
temsilen katılacak olan takımın organizasyon komitesi tarafından belirlenmesi
işi bu yıl diğerlerinden olduğundan daha farklı bir mecra seyretti. Önceki
yıllar herkes kemankeş olduğundan “kim gidecek” sorusu bizim için “kim gönüllü
olacak” sorusuyla eş değerdi. Uzak yol, uzun süreç ve yüksek maliyetler
nedeniyle çoğu zaman iki kişi ile temsil ediliyor ve göz doldurmuyorduk. Bu yıl
ise bölünerek büyüyen Türk Okçuluğu hamlesinin yeni guruplar oluşturması
sebebiyle “kim gidecek” sorusu “hangi gurup ülkeyi temsil edecek” sorusuna
dönüştü. Organizasyon komitesi Türkiye’de resmi bir yapılanma olmadığından e
–posta adresini bildiği herkese davetiye gönderiyor. Bu sene ülkedeki çok
parçalı sistemi öğrenip tercihlerini en fazla katılımı sağlayacak olan guruptan
yana kullanacaklarını bildirdiler. Kemankeş baştan beri ayaklarını geleneğe
basarak geleceği inşa etmek niyetinde olduğundan, bu toprakların ana mayasını
oluşturan geleneğe saygılı tüm okçuluk gurupları ile iyi ilişkiler içinde
olmuştur. Bu ilişkiler nitekim 2.Ekim de Biga’ da altı kulüp ve derneğin Türk
Okçuluk Birliği’ni kurmasına sebep oldu. Mevcut ahval içinde Kemankeş’in Kore’ye
gidecek daha fazla sayıda okçu bulması zor olmadı. Tokat Devlet Hastanesi’nden
üç kişi olmak üzere eşim ve ben zaten idmanlı ve hazır kıta şeklinde
bulunuyorduk. Bu beş kişiye Gümüşhacıköy Kaymakamı Serdar Kartal’ın yardımı ile
Gümüş Yay Spor Kulübünden üç ve İstanbul kemankeş’ten iki kişi eklenerek
Organizasyon Komitesine toplam on kişilik liste verildi. Son hafta hastalık ve
öngörülemeyen durumlar nedeniyle üç kişilik eksikle kafile peyderpey Kore’ye
yola çıktı.
Seul İncheon Havalimanı’nda ilk sürpriz bizi karşılayan
rehberimiz Hyo-Bin Lee’nin az da olsa Türkçe biliyor ve Müslüman olmasıydı. Onun
sayesinde gurubumuz önceki senelerden farklı olarak yemek sorunu çekmedi.
Solda Hyo-Bin Lee (Biz kısaca Işıl dedik)
2011 yılında 37 ülkeden 200 üzerinde okçunun katılımıyla festival başladı.
Türkiye ilk defa bu kadar kalabalık bir sayıda gelmişti. Ama katılım rekoru 21
kişi ile Çinlilerin elinde idi. Macarlar 12 Japonlar 10,Moğollar, Malezya 8 kişi
ile temsil ediliyordu. Katılım sayısı Macaristan’ın batısına doğru azalmaya
başlıyor. Bu da çok uzun uçak yolculuğunun ve bilet ücretlerinin birçok kişinin
gözünü korkutmasıyla izah ediliyor.
Bu yıl Çin’de düzenlenen rakip festivalde 2500 kişilik bir gösteri yapılması
Kore’ye emsal olmuş olacak ki stattaki gösteriler özenle hazırlanmış ve göz
doldurucu idi. Açılıştaki yürüyüşte protokolde yerinden kalkarak Türk bayrağına
selam duran ve öpücükler yollayan yaşlı beyefendinin Kore Savaşı gazisi olduğunu
düşünüyordum. O şahısın organizasyon komitesi başkanı olduğunu konuşmalar
sırasında öğrendim. Yürüyüşte guruptaki bayanları öne alıp bayrağımızı
taşıttırarak onurlandırdık. Aslında onalar evdeki çocuklarını bırakıp festivalde
geldiklerinden saygıyı fazlasıyla hak ediyorlar.
İlk gün ülke okçulukları tanıtım gösterileri yapıldı. Bu bizim için önemliydi.
Yarışmaların sonunda Jüri tarafından verilen özel ödüllerin bir tanesi “en iyi
gösteri” ye verilecekti. Diğerleri ise en iyi kostüm, en iyi seminer, en
sempatik ekip adı altında veriliyor. Tokat Danişment Okçuları bu yıl için Kabza
törenini ve arkasından Türk atış şekillerini hazırlamıştı. Gümüş Yay ile sadece
bir kez bir araya geldiğimizden atış şekilleri kısmına eşzaman sorunu
yaşadığımız bayanlar ve Gümüş Yay katılmadılar. Hep birlikte bağdaş kurup
oturduk. Nadir Oflaz farsça duayı okudu ve bizler topluca âmin dedik. Talibin
eline yay ve ok verildi. Kulağına kemankeşlik sırrı fısıldandı ve duruşumuzu
bozmadan önce bağdaş sonra sırayla dizüstü, sol diz, sağ diz ve topluca ayakta
atış yapıldı. Ayakta atışa tüm okçular iştirak etti ve oklar gaza niyetine “ya
haaaak” nidasıyla atıldı. Önceden çok çalıştığımız için eşzaman ve hedefi
ıskalama sorunu yaşamadık. Bizce günün en ilginç gösterisiydi. Diğer ülkeler
bildik gösterileri tekrar ettiler. Japonlar her yıl olduğu gibi savaş sahnesi
canlandırdı. Avrupalılar döne döne atışlar yaptılar. Macarlar Pali Posta’ nın
başkanlığında çok güzel danslı müzikli bir gösteri hazırlamışlardı. Ancak
şanssızlık Kassai türü seri ok atışında Joszef Szabo okların tama yakınını yere
düşürdü. Ayrıca son andaki havaya fırlatılan hedeflerin hiç biri vurulamayınca
gösteriye gölge düştü. Yoksa benim favorim Macarlardı.
Nadir'in diz sorunu nedeniyle tam oturamaması dışında sorun yoktu.
Komut öncesi sağ ellerin uyumuna dikkat ediniz.
İlk gün yapılan ferdi yarışmalarda ben hariç herkes öngörülen puanlarına ulaştı.
Ben idmanlarda attığım en kötü puanı atarak 14 puanda kaldım. 20 üzeri beklerken
burada kalmamın en büyük etkeni guruptaki herkesin benden yüksek beklentisi
olmasının verdiği stres ile organizasyonun 6 okçuyu aynı anda hedefin karşısına
1,5 metrelik aralıklarla dizme inadıydı. Yarışma başında atış yerime yaptığım
itiraz(çünkü en çaprazda kalan iki kişiden biriydim)yeterli zaman olmadığı
gerekçesiyle reddedildi. Yarışma öncesi bilgilerde yarışmacılar ararsı mesafenin
80 cm ve yarışmacı sayısının 5 kişi olduğu bildirildiği için çalışmalarımızı
buna göre yapmıştık. Velhasıl kelam çaprazdan ve yarım metre daha uzaktan atmam
odaklanmamı bozup ilk iki oku ıskalayınca 20 puan üstüne çıkma hayalim
sönüverdi. Oklar ilginç bir şekilde hedefin hep sol üstüne doğru gidiyordu.
Vurduklarım da kaçırdıklarım da buradandı.
Sadece Gümüş Yay’ dan Mustafa Acar Macar hedefini delik deşik ederek 16 puan
alıp sürpriz yaptı. İşin ilginç yanı benimle aynı yerden atış yapan2008 WTAF
birincisi Joszef Monus’un da 21 puanda kalarak herkesi şaşırtmasıydı.
J.Monus'a bir anahtarlık vermiştim beğenip kolye yapmış.
Ferdi yarışmalarda Japonların çok kondisyonlu, Macarların çok tutkulu ve
Moğolların çok deneyimli olduğu fark ediliyor ama merkez pencereli yaylar ile
yarışan İtalya, Meksika, Peru ve Romenlerin puanları topladıklarını görüyorduk.
WTAF OC ye mükerrer olarak yazmış olmamıza rağmen bu yıl için sadece yabancı
ülkelerin Kore Yayı kullanımını yasaklatabilmiştik. Aradaki bariz puan uçurumu
bilhassa derece yapabilecek ülke temsilcilerinin canını sıkmış olacak ki Pali
Posta ve Moğolistan temsilcisi yanıma gelerek merkez pencereli yaylar ile ilgili
olarak genel sekreter Mr.Wun ile tekrar şanslarını denemek istediklerini
söylediler. Slovak ve Çin temsilcilerini de alarak Mr.Wun ile görüşüp bu yıl
için bu tür yayları kullananların ayrı kategoriye alınması gerektiğini söyledik.
O akşam zorlu geçen tartışmaların ardından merkez pencereli yay kullananların
puanları silindi. Böylece takım yarışmasında iddialı bir duruma geldik.
Arada televizyonculara Türk Yayı ile ilgili röportaj verdim.
Yarışma başlamak üzere. Salim'in yüzündeki (soldan4.) bezgin ifade
birazdan alınacak düşük puanların işareti sanki.
Dört kişi ile yapılacak takıma en yüksek puanlı 4 kişiyi aldım. Artık çapraz
pozisyon yoktu. Stres yoktu. Tahminlerime göre herkes en az 15 veya üzeri atarak
takımı ilk üçe sokabilecekti. Yarışma günü ilk günün aksine çok moralli ve
iyiydim. İlk güne kıyasla 5 ok az atmamıza rağmen bu kez 20 puan aldım. Ama bu
defa takımın diğer üyelerinde ciddi bir performans kaybı oldu ve
hedeflediğimizden 17 puan daha az alarak takım halinde 5. Olabildik. İlk 3 bize
çok yakındı ama kısmet olmadı. Genç ekip Malezya 4. Oldu.
Geyik’ e atışlar devam ederken Mustafa Acar bir ilki yapıp boynuzundan vurdu.
2011 En İyi Gösteri Özel Ödülü Türkiye'ye verildi (sağda).
Akşam yorgun argın döndük. Gece Gala yemeği ve ödül töreni vardı. Herkes kaçan
3.lük fırsatına sızlanıyordu. Yemekte Pali Posta 5. Liğin bizim için çok iyi bir
sonuç olduğunu ve herkese artık Türklerin de zirveyi zorlayacak kapasiteye
geldiğini gördüğünü söyledi. Gerçektende gerek takım kıyafetleri gerekse
kurduğumuz dostluklar ve yabana atılamayacak puanlar ile gözlerin üzerimize
dikildiğini takımdaki herkes fark etti. Ve gecenin sürprizi az sonra geldi.
Organizasyon komitesi özel ödüllerinden olan en iyi gösteri ödülü Türkiye’ye
verildi. Kaybolan neşemiz yerine gelmişti.
Gecenin sürprizleri devam ediyordu. Rehberimiz gelerek Mr. Wun’ un beni
beklediğini söyledi. Resepsiyonda O ve sekreteri oturmuş bekliyorlardı. Sekreter
O Uzak Doğu insanlarına has bir ciddiyet ile konuşan Mr. Wun’un sözlerini
çevirdi. Türkiye’yi WTAF ın devamlı üyesi yapmak ve bunun için bir sözleşme
imzalamak istiyorlardı.
Her şey iyi ve güzeldi ama sözleşmenin ilk maddesi “bu sözleşme Kore Devleti
Herkes İçin Spor Konseyi ile Türkiye arasında imzalanmıştır” şeklinde idi. Ama
Türk Okçuluğu Türkiye henüz resmi kimlik kazanmış değildi. Bu garip durumu Pali
Posta ile konuşmak için birkaç dakika rica ettim. Aynı durum Pali için de
geçerli idi. O sözleşmeyi temsilcisi olduğu MHİT (Macar Geleneksel Okçuluk
Masası)ve Dunaivaros Geleneksel Okçuluk kulübü adına imzalamıştı. Geri dönüp Mr.
Wun’a durumu izah ettim. Kendisi benim temsilcisi olduğum gurup adına imza
atmamı kabul etti. Ben de imzayı hem Kemankeş hem de kurmayı düşündüğümüz Türk
Okçuluk Birliği adına attım.
Sözleşmeye göre;
1)Her iki kuruluş ta geleneksel okçuluğun gelişmesi için ellerinden gelenin en
iyisini yapacaklardır.
2)Her iki kuruluş ta yılda bir kez birbirlerini ziyaret edeceklerdir.
3)Ziyaretler 10 ar kişi ile gerçekleşecek ve Uçak biletlerinin 2 tanesi ile tüm
barınma ve yemek ihtiyaçları ev sahibi kuruluş tarafından gerçekleştirilecektir.
Bu sözleşme ile WTAF’ ın Türkiye’de tek muhatabı Türk Okçuluğu Birliği oluyor.
Sonuç; İlk defa bu kadar kalabalık ve ciddiyet içinde ve iyi bir hazırlık
döneminin arkasından gittiğimiz 5.WTAF da ülke olarak göz doldurup nispeten iyi
bir sonuç, bir sözleşme ve güzel bir ödülle Türkiye’ye döndük. Arkamızda güzel
dostluklar ve kalbimizde sıcak anılar ile…
Ayaktakiler Salim Söyler, Saliha M. Aksoy, Cüneyt Gümüş, Özlem Uçan
Ön
sıra; Mustafa Acar, Ben, Nadir Oflaz
Teşekkürler;
Z.Metin Ateş; Tüm yazışmalarımızı ve teknik danışmanlığımızı yaparak bizi teşvik
etti.
Serdar Kartal (Gümüşhacıköy Kaymakamı) ; Türk Okçuluğuna inanıp takımımızı iki
güzel insan ve okçu ile takviye edip onların yol ücretlerini karşıladı.
Saliha M. Aksoy(eşim), Özlem Uçan, Nadir Oflaz, Salim Söyler, Cüneyt Gümüş ve
Mustafa Açar. Gerek Türkiye’deki çalışmalarda gerekse Kore de ellerinden geleni
yaparak tüm katılımcılarla iyi ilişkiler kurarak (Japonlara ayçiçeği çekirdeği
yemeyi bile öğrettiler) ülkemizi en güzel bir şekilde temsil ettiler.