Yayın: Yedigün (No: 276, 1938) Yazar: İsmail Baykal
Bu makale 85 yaşında
Hattat Şeyh Hamdullah
Ok atma, eski Türklerin belli başlı bir sporu idi. Bu
sporda muvaffak olanların isimlerini Türk milleti asırlardanberi unutmamıştır.
Ok atma sporu sade pazı kuvveti değil, kafa kuvveti de istiyen bir beden
hareketi sayılırdı.
SON zamanlarda Beyoğlu Evkaf idaresi tarafından
Okmeydanının korunması, bu eski Türk sporculuğunun meydana çıkarılması gibi çok
yerinde çalışmalarını işittikçe, içimden bir sevinç uyandığını hissederek, 15
inci asırda o mevkiin Okçular şeyhi Hattat Hamdullah'ı hatırladım ve bu değerli
üstat hakkında edindiğim bilgileri göğsüm kabararak yazmayı faydalı buldum.
Buharadan gelmiş ve Amasyada yerleşmiş Mustafa dede adlı bir zatın oğlu olan
Şeyh Hamdullah 840 1436 yılında Amasya köylerinden birinde doğmuştur. Çocukluk
zamanını geçirip tahsil çağına gelince köy hayatını bırakıp Amasyaya gelerek
zamanının âlimlerine baş vurmuştur.
Küçüklüğündenberi yazıya çok hevesli olduğundan yazıyı diğer derslerden ayırd
etmiş ve tanınmış Türk hattatlarından üstat «Maraşlı Hayrettin» den ders almıya
başlamıştır. Bu çalışması 880 - 1475 yılında oldukça ileri gitmiş bir durumda
idi. Bu çalışmaları arasında ava da merak ederek Doğan avına gider ve arasıra ok
da atarak spora devam ederdi.
Zamanının en yaman sporcularından olan Hattat Hamdullah'ın emsali arasında
hakikaten şaheser sayılan nefis bir yazısı.
İşte bu sıralarda Mirimîran olarak Amasyada bulunan şehzade Bayazıt, bu üstadın
yazı hakkındaki yüksek bilgisini duymuş ve kendisine yazı dersi vermesini rica
etmiştir. Bu dileği kabul eden sanatkâr, Bayazıd'a ders vererek hocalık etmiye
başlamıştır.
886 - 1481 de şehzade Bayazıd'm babası Fatih sultan Mehmed'in ölümile padişah
olan Bayazıt II, İstanbula gelirken hocası Şeyh Hamdullah'ı da İstanbula davet
etmiştir. Bu davetten bir müddet sonra İstanbula gelen Hamdullah, doğruca
Üsküdarda kazasker hamamı yakininde oturan ve Amasyada iken epey arkadaşlıkları
bulunan ve kendisinden evvel İstanbula gelen yine tanınmış hattatlardan Abdullah
ve Cemalettin Amasî'nin evine misafir olmuştur.
Hocasının İstanbula geldiğini işiten sultan Bayazıt, Bevabanı sultanî Saray
kapıcısından birisini yanına gönderip hususî ders almıya geldiğini söylemiştir.
Bir satır rıkka meşki alan bu zat, aldığı bu yazıyı hemen padişaha götürmüştür.
Yazıyı gören sultan Bayazıt: «Bu yazı hocam Şeyh Hamdullah'ın yazısıdır. Şimdi
bu kâtibi bana getiriniz» emrini vermiş ve saraya yakın bir yerde kendisine
ayırdığı odaya yerleştirerek «Kâtibi sarayı sultanî ve yazı hocası» yapmıştır.
Okmeydanında yapılan müsabakalardan birinde
Okçular şeyhi Hamdullah'ın mühim bir atışını tesbit eden taş.*
Hocasının yazılarına hayran olan padişah, yanında bir talebe gibi diz çökerek
oturur, divitini ve hokkasını tutar, icabında cübbesini düzeltirdi. Birçok
Kelâmı kadim, ve cüzleri, mevki kıtalarına ve Eklâmı sitte denilen altı çeşit
islâm yazısını ihtira eder bir vaziyette ve sanatkârane bir surette yazdığı
tomarları, yadigâr bırakan bu üstat ayni zamanda da güzel bir terzi idi [1].
Bayazıt II ye diktiği bir kaftanın -cübbenin- dikiş yerlerini bulmakta o zamanın
terzileri bile zorluk çekerlerdi. Bukadar işleri arasında yine spora devam eder
güzel bir yüzücü idi. Ekseri zamanlar ağzına aldığı cüzdanını ıslatmadan
Usküdardan Sarayburnuna kadar yüzerek gelir Bayazıd'a dersini verirdi. Bu
şekilde yüzmeği âdet edinmişti.
Tirendazlık ok atıcılıkta ve bilhassa ok yapmakta da gayet üstat ve hünerli idi
[2]. Sık sık Okmeydanına giderek ok atar ve hedefe isabet ettirirdi.. Ok
atıcılardan Şirmed'in attığı bin elli kez üzerine, ağaç ok ile yirmi üç kez
fazlasile 1073 kez atmıştır. «Burada bir kez 66 santim ve orta yürüyüşlü bir
kimsenin bir adımı kadardır.» Zamanında cihan pehlivanı idi.
Bu hareketini duyan Bayazıt, Okmeydanında bugünkü bildiğimiz yeri ebediyen ok
atıcılara vakfetmiş ve hocası Şeyh Hamdullah'ı da oranın zaviyesine şeyh tayin
etmiştir. Bu şeyhlik bildiğiniz gibi tekke şeyhliği olmayıp ok atıcılara mahsus
bir vazife - ünvan - ve okçularbaşı idi. Hamdullah şeyh lâkabını bundan sonra
almıştır. Bu üstada Okçularbaşı, Okçular şeyhi de denilirdi.
Tanınmış ok atıcılardan Tozkoparan Okmeydanmda ok atıp taş dikme usullerinde
arkadaşlarından Şüca' ile aralarında çıkan ve uzun müddet bir türlü
halledilemiyen ihtilâfı işiten padişah Bayazıt, bu meselenin halline Şeyh
Hamdullah'ı hakem tayin etmiş, bu üstat da bu işi her iki tarafın memnuniyetile
halledip törenle taşları yerlerine dikilmiştir.
926 - 1520 de ölen bu değerli Türk üstadı islâm yazıları sanatında çok
incelikler yapmıya muvaffak olmuş ve hattâ o asrın yazı âleminde çok büyük
yenilikler meydana getirmiştir.
İşte hayatından, sanatından bahsettiğimiz bu sanatkârın diğer herhangi bir ince
işi de başarabileceği muhakkaktı.
İsmail Baykal
[1] Nefsî zadenin 1110 da yazılmış Gülizarı 6evap adlı eserinin
B. 16 sayfasında,
[2] Abdullah kâtibin 1175 de yazılmış Tezkiretülremat B. 19 sayfasında.
Urfa orta okulunda gayretli bir spor öğretmeninin idaresi altında çok
muvaffakiyetli neticeler elde edilmektedir. Fotoğrafımız gürbüz gençlerimizi bir
jimnastik antrenmanı esnasında gösteriyor.
(Kaynak:
Şafak TAVKUL arşivi)
Sitenin Notu:
Türk Hat satatının kurucusu kabul edilen Reis-ül Hattatin (Hattatların Resisi),
Şeyh-ür Ramiyan (Okçuların şeyhi) Hamdullah seksen yaşında yazdığı bir Kur’an-ı
Kerim’in ketebesine: “Sultan Bayezid’in kâtibi olan hattat, saçları
ağardığı ve yaşı seksene baliğ olduğu halde bunu nasıl yazar, insaf ve iman
ile nazar et.” notunu düşmüştür. Zira bu hat dâhisinin ihtiyarlığında
başı titremesine rağmen mübarek eli titrememekte ve gençliğinde yazdığı gibi
metin ve güzel yazmaktadır.
Fatih'in Amasya'daki çelebilik zamanındaki dostu, 6 cülus görmüş Şeyh
Hamdullah'ın H.905 tarihli tek menzil taşı, aynı zamanda Okmeydanı'nın en
eski menzil taşıdır. (* Resim altında müsabakalardan birinde dikildiği yönünde verilen
bilgi yanlıştır. Menzil atışı müsabaka değildir).
Şeyh Hamdullah'ın kabri, Üsküdar Karacaahmet mezarlığı içinde "Şeyhler
Sofası" olarak bilinen bölümde bulunmaktadır.